Her Şey Dahil Karadeniz ve Batum Turu

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltısının ardından Samsun’un bağımsızlık mücadelesindeki yolculuğuna ışık tutan İlkadım Anıtı ile güne başlıyoruz. Milli ruhun somut bir simgesi gibi yükselen bu anıtın karşısında tarihin akışını düşünmemek mümkün değil. Ardından, heykeltıraş Krippel’in ustalığını konuşturduğu görkemli Atatürk Anıtı’na geçiyoruz. Samsun’un bağrında yükselen bu anıt, geçmişten bugüne taşınan özgürlük ateşini hâlâ canlı tutuyor. Sonrasında Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç noktasına, Bandırma Vapuru’na doğru ilerliyoruz. Bu tarihi vapurun önünde durduğunuzda, 1919’un o cesur adımlarını atan insanların izleri adeta havada asılı duruyor. Vapurdaki detayları incelerken tarihle aramızdaki mesafe bir anda kayboluyor. Bir sonraki durağımız Yunan mitolojisinin efsanevi kahramanlarını ağırlamış Yason Burnu ve Kilisesi. Argonotlar’ın Karadeniz macerasının geçtiği bu noktada rehberimizden keyifli hikâyeler dinliyor, burnun huzur veren manzarasında bol bol fotoğraf çekiyoruz. Ardından Bolaman Virajları’na uzanan kıvrımlı yollar eşliğinde Giresun’a ulaşıyoruz. Fındığın ve kirazın anayurdu olan bu şehirde kısa bir öğle yemeği molası veriyoruz. Yolculuğumuz, Karadeniz’in saklı güzelliklerinden biri olan Tirebolu Kalesi ile devam ediyor. Denizle iç içe bir tarihin sessiz bekçisi gibi duran kalenin manzarası nefes kesiyor. Buradan ayrılıp yeşilin her tonuna boyanmış vadilerin içinden geçerek Tonya Erikbeli Yaylası’na ulaşıyoruz. Bulutların neredeyse dokunabileceğiniz kadar yakın olduğu bu yayla, sakinliğiyle insanın içine işliyor. Günün sonunda Trabzon Rumcasında “ev, yuva” anlamına gelen Foleya Resort’a varıyoruz. Doğanın kucağındaki bu sıcak atmosferde, kendinizi gerçekten evinizde hissedeceğiniz huzurlu bir gece sizleri bekliyor. Konaklama ve akşam yemeği Foleya Mountain Resort'da.

Otelimizin bol oksijenli, taptaze havası ve manzarasının tadını biraz daha çıkarabilmek için güne geç kahvaltıyla başlıyoruz. Rotamızı Karadeniz’in en karakteristik geçitlerinden biri olan Zigana Tüneli’ne çeviriyoruz. Tünelden çıkıp ışığa kavuştuğumuzda, karşımıza tüm sadeliğiyle Hamsiköy uzanıyor. Masalsı bir vadi gibi… Meşhur sütlacının dumanı tüterken, manzara insanı hem büyülüyor hem de yavaşlatıyor. O an, “Keşke zaman burada biraz daha ağır aksa…” diye içinizden geçiriyorsunuz. Ardından Altındere Milli Parkı’nın derin yeşillikleri arasında ilerleyerek tarihle doğanın birbirine sarıldığı o büyülü noktaya ulaşıyoruz. Sümela Manastırı’nın sarp kayalıklara tutunan silueti karşımıza çıkıyor. Kısa yürüyüş yolunda her adım, manzarayla birlikte merakı da artırıyor. Rehberimiz manastırın hikâyesini anlatırken, insanın içinden “Bu devasa yapıyı buraya konduran inanç, nasıl bir sabırdı?” diye sormak geçiyor. Öğle yemeğimizin ardından, Kaçkar eteklerinde konumlanan ve doğanın binbir rengini taşıyan Fındıklı ilçesine gidiyoruz. Zamanın durduğu tarihi dokusuyla keşfedilmeye bekleyen Fındıklı’da otelimize doğru yola çıkıyoruz. Akşam yemeği ve konaklama Ramada by Wyndham Rize Fındıklı'da.

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltısının ardından ilk durağımız Çağlayan Köyü. Bu köy, sadece Karadeniz’in yemyeşil doğasıyla değil, aynı zamanda tarihi taş konakları ve fındık, kivi ve çay bahçeleriyle ünlüdür. Çağlayan Köyü’nde, Laz mimarisinin en güzel örneklerini görebilir, çevredeki küçük derelerin huzur veren sesi eşliğinde kısa bir yürüyüş yapabilirsiniz. Ardından, Kaçkarların eteklerinde gizlenmiş bir cennet olan Ayder Yaylası’na doğru yola çıkıyoruz.  Hava şartları ve zaman müsaitliğine göre Fırtına Vadisi’nde salıncak, zipline yapma imkânımız olacak. Yolumuz üzerinde, Fırtına Deresi’nin hırçın suları üzerine zarafetle yerleşmiş Timisvat Kemer Köprüsü’nü görüyoruz. Fırtına Vadisinde alacağımız öğle yemeğimizin ardından seyahatimize, bir başka ülkenin büyüsünü keşfetmek için Batum ile devam ediyoruz. Sarp Sınır Kapısı’ndan geçerken, kültürlerin buluştuğu bu renkli şehre adım atmanın heyecanıyla doluyoruz.  İlk olarak bizi panoramik olarak göreceğimiz tarihe meydan okuyan Gonio Kalesi karşılıyor. Karadeniz’e bakan surlarıyla bizi başka bir zaman dilimine götürüyor. Sonraki durağımız aşkın ve sadakatin sembolü olan Ali ve Nino Heykeli’ni ziyaret ediyoruz. Bu etkileyici sanat eserinin hareket eden silüetleri. Her dönüşünde birbirine yaklaşan ama asla tam kavuşamayan iki figür... Hikâyesi herkesin kalbine dokunuyor. Ardından, şehrin kalbi Avrupa Meydanı’nda, geçmişin ve modernliğin bir arada dans ettiği sokaklarda geziniyoruz. Batum’un zengin mutfak kültürünü keşfetmek için akşam yemeğimizi yerel lezzetlerle bezenmiş bir sofrada alıyoruz. Başka bir ülke görmenin yarattığı güzel duygularla gece geç saatlerde Türkiye’ye dönüyor ve konaklamak üzere otelimize yerleşiyoruz. Konaklama Ramada by Wyndham Rize Fındıklı'da

- 18 yaşından küçük katılımcıların yurt dışı çıkışlarında anne ve baba ile birlikte olma zorunluluğu vardır. Eğer çocukların yanında anne ve babadan farklı kişiler olacaksa hem anneden hem de babadan noter onaylı muvafakatname alma zorunluluğu vardır. Anne ve çocuk gidecek baba gelmeyecekse ya da baba ve çocuk gidecek anne gelmeyecekse, gitmeyen ebeveynin gidecek olan ebeveyn adına noter onaylı muvafakatname belgesi  alması ve eşlik edecek ebeveyne vermesi gerekmektedir. Batum'a geçişlerde "yeni T.C. Kimlik Kartı (çipli)" ibrazı zorunluluğu bulunmaktadır. Bebek dahil tüm katılımcıların kimliklerinde resim bulunması zorunludur.

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltı sonrası Uzungöl’e doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde ilk durağımız, el emeğinin zarafetle birleştiği Rize Bezi Atölyesi. Dokuma tezgâhlarının sesi, yüzyıllardır değişmemiş. Feretiko kumaşının her teli, sabırla dokunmuş bir hikâye gibi. Uzungöl’e vardığımızda etrafındaki yemyeşil dağların arasında, gölün sükunetiyle yürüyüşe çıkıyoruz. Gölün etrafındaki huzur, gökyüzündeki bulutların göldeki yansımalarıyla birleşiyor ve kendimizi adeta bir tablonun içinde gibi hissediyoruz. Öğle yemeği için kısa bir mola sonrası yolculuğumuz Trabzon’a doğru devam ediyor. Yolculuğumuz bizi bir çay fabrikasına götürüyor. Burada, çayın emek dolu yolculuğunu dinlerken ikram edilen taze çayın lezzetiyle tam anlamıyla “çayın memleketinde çay içmek” duygusu bize eşlik ediyor. Bu keyifli deneyimin ardından, sonraki durağımız ise Sürmene. Burası el işçiliğinin şehri. Meşhur Sürmene bıçaklarının ustalarını izlemek, bir geleneğin iç yüzünü görmek demek. Bu özel hatırayı alışverişle taçlandırma fırsatı buluyoruz. Sonraki durağımız Karadeniz’in derin tarihini yansıtan Trabzon Ayasofya Cami sonrası Trabzon’un incelikle işlenmiş Kazaziye sanatına tanıklık ediyoruz. Gümüş tellerin sabırla örüldüğü atölyede, el emeğinin ne kadar zarif olabileceğini görüyoruz. Küçük bir yüzük bile yılların geleneğini taşıyor. Ardından Atatürk Köşkü’ne gidiyoruz. Mustafa Kemal’in vasiyetinin bir kısmını kaleme aldığı bu tarihi yapı, zarif mimarisiyle insanı büyülüyor. Bahçesinde yürürken geçmişe dokunur gibi oluyorsunuz.  Köşk, yalnızca tarihiyle değil, muhteşem mimarisi ve çevresindeki doğa ile de bizi kendine hayran bırakıyor. Günün güzel yorgunluğunu atmak için otelimize doğru yola çıkıyoruz. Akşam yemeği ve konaklama First Joy Hotel'de.

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltı sonrasında Ordu’ya varıyor ve Boztepe’ye doğru keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. Teleferikle zirveye yükselirken Karadeniz’in sonsuz maviliği bir yanda, yamaçlardan usulca süzülen yemyeşil ormanlar diğer yanda yolculuğun her anını unutulmaz kılıyor. Zirveye çıktığımızda, Ordu ayaklarımızın altında minyatür bir şehir gibi. Fotoğraf çekmek ve bu büyüleyici anı hafızalarımıza kazımak için kısa bir mola veriyor ve öğle yemeğimizi alıyoruz. Ardından Niksar Topçam üzerinden ulaşacağımız yer, Ordu’ya bağlı 1.850 metre yükseklikte yer alan doğa harikası Çambaşı Yaylası olacak. Buraya vardığınız anda havanın keskinliği, çam kokusunun ferahlığı ve sessizliğin huzuru adeta yüzünüze çarpıyor. Gün batımı başladığında ise doğa, renkleriyle adeta bir resim şölenine dönüşüyor. Yaylada gerçekleştireceğimiz yürüyüşlerimizle bol oksijenli tertemiz yayla havasının keyfini süreceğiz. Akşam yemeği ve konaklama Wyndham Garden Inn Cambasi'da.

Sabah kahvaltımızın ardından Yeşilırmak’ın serin kıyıları boyunca ilerleyerek, tarihin ve kültürün iç içe geçtiği şehzadeler diyarı Amasya’ya doğru yola çıkıyoruz. Amasya’ya vardığımızda, Ferhat ile Şirin’in aşkını anlatan efsaneler hâlâ yankılanıyor. Tarihle dolu bu yolculukta ilk durağımız su kemerleri; taşın ve suyun zarif uyumunu gözlerimizle takip ediyoruz. Ardından Amasya Arkeoloji Müzesi’ne geçiyoruz. Burada geçmişten günümüze uzanan hikâyelerle, şehrin bin yıllık kültür mirasını yakından keşfetme fırsatı buluyoruz. Ardından II. Beyazıt Camii’ni ziyaret ediyor, minaresinin ve kubbesinin zarif detayları karşısında hayran kalıyoruz. Öğle yemeğimizi Yeşilırmak kıyısında bir restoranda aldıktan sonra Yalıboyu’nda yürüyüşe çıkıyoruz. Gözümüzün önünde yükselen Kral Kaya Mezarları bizlere tarihin derinliğine doğru bir yolculuk sunuyor. Fotoğraflarımızda bu anı ölümsüzleştiriyoruz.

Ankara’ya dönüş yoluna geçtiğimizde, geride bıraktığımız anların yankısı fotoğraflarımızda ve yüzümüzdeki ifadelerde hayat buluyor. Yolculuk boyunca yaşadığımız her an, bir hatıra defterine işlenmiş gibi hafızalarımızda yer ediyor ve bu güzel yolculuk, yorgun ama mutlu bir şekilde son buluyor.

Bu keyifli tur sona ererken, Ayder Turizm'in bir başka turunda sizleri misafir etmekten mutluluk duyacağız…